Bütün hayatlar şimdiden başlar. Okuduğum kitaptan bir cümle. Günümüz yazarlarından Avrupalı, İngiliz, şimdinin gücünden bahsettiği romanı milyonlar satmış. Fikir ilgi görmüş. Bin yıl öncesi Nişaburlu Hayyam’ın rubaisi de aynı fikri savunmuş, dilden dile; gönülden gönüle ulaşmış dizelerle. Ne demiş Hayyam: Geçmiş olan dünden hiç yad etme, yarın da gelmemişken feryat etme, düşünme geleceği de geçmişi de, şimdi şen ol da yaşamı berbat etme. Yani onun da fikri kabul görmüş. Tabii ki duymak, bilmek yetmiyor, içselleştirmek başka bir şey. Bu nüansı söyle bir not düşüp kaldığım yerden devam edebilirim sanırım. Hayatın ne pişmanlıklarla ne de boş hayallerle kaçırılmayacak en kıymetli armağanımız olduğunu binlerce yıldır söylemiş durmuş insanlık. İran’dan, İngiltereye hangi din, hangi lisan, hangi inanış olduğu fark etmeksizin. Bu konuda yüzlerce örnek sıralamak mümkün. An’ın gücü. Zamanın değeri. Saniyeler içinde verilen kararlarla değişen hayatlar. Gerçek farkındalık bu değil mi? Geçen hafta uzun yıllardır tanıdığım, müdavimi olduğum mekânın sahibi ile küçük bir sohbet ettik. Herkes mutsuz hoca! Aynen böyle söyledi. Sesinde bıkkınlık vardı. Başka bir yerde başka bir dostumda aynı umutsuz ses tonu. Yine örnekleri çoğaltmak mümkün. Böylesi durumlarda omuzlarından tutup silkelemek geliyor yorgun bedenleri. Gülmeyin! Ya da gülün, böylesi daha iyi. Şu an bu satırları okuyorsanız yaşıyorsunuz demektir. Derin bir nefes; sahip olduklarımız ve şu an. Hepsi bu. Yarını yarın düşünürüz. Her ne yaşıyorsak bu gündeyiz. O kadar. Ben şimdi sahip olduklarıma şükredip, geleceği yaratmaya gidiyorum. İsteyen otursun keşkelerle boğuşsun. İsteyen içinde bulunduğu durumdan kendisi dışında herkesi suçlasın. Ancak hiç kimse unutmasın ki yarın bu günden başlıyor. Bir selam Hayyam’a bir selam Matt Haig’a binlerce selam sizlere dostlar. Haydi kalkalım günü kaçırmaya gelmez.