ZAMANINDA…

Bugün birkaç konunun altını çizmek istiyorum. Bunlardan ilki seçim sonuçları. İkincisi Ulusal Milliyetçi seçmendeki artış. Üçüncüsü de parti kurmaylarının ve milletvekili adaylarının garip talepleri…

Seçim ikinci tura kaldı. Tereddütlerim olmasına karşın yine de bu benim beklemediğim ve öngörmediğim bir durum oldu. Seçim ikinci tura kalsa bile, Sayın Kılıçdaroğlu’nun önde tamamlayacağına inanıyordum. Olmadı. Olamadı. İstanbul seçimlerindeki deyişle “Hiçbir şey olmadıysa bile mutlaka bir şeyler oldu.” Belki de oldurtulmadı!.. Bu seçimle birlikte artık hiç kimse Anadolu Ajansı’na güvenmez. Bu şekliyle ömrünü tamamladı. Tabii ki hakkını da yememek lazım. Stratejik rolünü de yerine getirdiğini düşünüyorum!.. Ama ben hala Sayın Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda kazanacağına inanıyorum. Bazen bir kıvılcım kocaman bir yangına dönüşür. Dün; Sayın Kılıçdaroğlu’nun masaya vurarak buradayım deyişi, tam da bu kıvılcımı işaret ediyordu. Böyle düşünmemin pek çok nedeni var.

Nasıl ki bir sistem takımının oyun planı rakiplerince çözüldüğünde mağlup olması kaçınılmaz ise muhalefetin de bu 2 haftalık süre zarfında iktidarın oyun planını çözeceğini düşünüyorum. Burada önemli olan pes edilmemiş olması. Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da mutlu değil. Çünkü seçim sonuçları herkesin kursağında kaldı. İkinci tur her iki tarafı da hem ümitlendiriyor hem de kaygılandırıyor. Moral üstünlüğü Cumhur İttifakı’nda gibi görülse de 14 günde rüzgâr dönebilir. Ya da döndürülebilir. Bunu da seçimlerden bir gün sonrasında konuştuğum tüm muhalif seçmende gözlemledim. Ve süre ilerledikçe bu rüzgârın, inancın ve kararlılığın daha da güçleneceğini düşünüyorum.

Bazı hakları teslim etmek gerekiyor. Her şeyden bağımsız olarak söylemeliyim ki; AK Parti bu kadar olumsuz koşullarda bile hala seçim kazanabilecek potansiyelini koruyor. Hala Ülkemizin en büyük partisi. Meclis çoğunluğunu da elinde tutuyor.

Ortaya çıkan sayılara bakıldığında Ulusal Milliyetçi seçmen tek bir partide buluşabilse muhtemelen birinci parti olur ve ilk seçimlerde iktidara gelirler. MHP’nin tüm anket sonuçlarını çöpe gönderdiğini de görmek gerekiyor. Herkesi ters köşe yaptı. Beni de tabii. Ama görebildiğim kadarıyla mevcut Milliyetçi Parti liderleri bu dağınıklığı toparlayabilecek imkâna sahip değiller. Bu toparlanma ilerde belki Sayın Sinan Oğan ismi üzerinde gerçekleşebilir. Bence; Sayın Sinan Oğan olağanüstü bir hata yapmadığı sürece bundan böyle sadece Milliyetçi camiada değil tüm siyaset arenasında dikkate alınacaktır. Bu seçim; Sinan Oğan’ın sahne aldığı ilk başrol. Ve bence performansıyla bundan böyle sahnelenecek büyük oyunların başrolünü kapacaktır. Tabii nasıl başlandığınız önemlidir. Ama nasıl devam ettirdiğiniz çok daha önemli. Görünen o ki kadrosu henüz çok yetersiz. Bu tür yolculuklardan sonuç alabilmek için güçlü ve deneyimli kadrolara ihtiyaç var. Muhtemelen o kadrolarla ilgili de kafasında planları zaten vardır.

Bir de partilerin milletvekili listelerde seçilebilecek sıralamaya yerleşmiş milletvekili adayları var tabii!.. Emin olun tüm partilerin adayları bu anlamda birbirinden farksızdı. Her zaman olan şey aslında. Onlar evlerinde, yemeklerde, etkinliklerde keyif yaparken sıradan, gariban partililer sandık başlarında onlar için, onların meclise girebilmesi için aç, susuz, yorgun, gergin biçimde mesai yapıyor. Peki aday olan beyefendiler ne yapıyor? Sandıklara sahip çıkın. Gerekirse torbaların üzerinde uyuyun? Ne güzel değil mi? Talimat ve akıl; bu durum bu şekliyle beni çok rahatsız ediyor. Bakıyorsunuz tüm partilerin ilk sıralarında istisnalar dışında hep siyaseten misyonunu çoktan tamamlamış isimler var. Oysa asıl ihtiyacımız olan şey, iyi yetiştirdiğimiz evlatlarımızı zamanında o sorumluluklara dahil etmek olmalı. Gençlere sadece bayrak assınlar, mitinglerde bağırıp çağırsınlar gibi bakmayı doğru bulmuyorum. Gel dediğinizde gelsinler, git dediğinizde gitsinler. Otur dediğinizde otursunlar, kalk dediğinizde kalksınlar, sus dediğinizde sussunlar olabilir mi? Bunlar genç. Meraklı, heyecanlı, hayalleri ve umutları var. Bu onların çağı. Biz onlara ayak uydurmalıyız. Onlara güvenmeliyiz. Onlara zamanında fırsatlar vermeliyiz. Bunu beceremeyen partiler kaybediyorlar. Yazık. Bu çocuklar kolay yetişmiyor. Bekleterek turşusunu mu kuracağız!..

Ben Fenerbahçe taraftarıyım. Alex’ten sonra uzun zamandır Fenerbahçe’nin seyir zevki veren bir oyuncusu daha olmadı. Şimdilerde Arda Güler diye pırıl pırıl bir evladımız var. Ve sadece ben değil neredeyse tüm futbolseverler onun oynamasını istiyor ve bekliyor. Spor severlikte böyle bir şey zaten. Ama Fenerbahçe’nin hocası onu yeterince dikkate almıyor. Maçın sonunda aklına geldiğinde laf olsun diye oyuna alıyor. Ya da maç döndürülemeyecek bir noktadayken oyuna sokup tüm faturayı ona çıkartıyor. Bu kafalar Arda gibi özel bir yeteneği ego ve kibirleri yüzünden imha edebilir. Geçmişte pek çok yıldız adayının başına geldiği gibi. Şu anda ülkemizdeki gençlerimizin tamamı kendi mesleki alanlarında ve siyasette neredeyse Arda ile aynı kaderi paylaşıyorlar. Yazık.

Elbette Türk Milletinin sağ duyusu hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Hiçbir olay yaşanmadı. Herkes birbirine karşı saygılı ve özenliydi. Tüm dünyanın gözü ülkemizdeki seçimlerin üzerindeydi. Önemli bir sınav verdik. Aslında dosta düşmana ders verdik demek çok daha doğru olur. Siyasetçiler bu konuda çok başarılı olamasalar da seçmen sağduyusu, tavrı ve nezaketiyle herkese ders verdi. Tüm vatandaşlarımızı gösterdikleri bu olgunluktan dolayı canı gönülden kutluyorum. Umarım ikinci tur seçimleri ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olur ve hak eden kazanır.

Sevgi ve Saygılarımla.