Gri havalar bana hep bir kasvet vermiştir. Bulanık, sisli, kapalı bir atmosferde enerjim düşer. Sıcak bir içecek, evimin kuytusu, belki hafif bir müzik, kedilerim kitaplarımla, tabii ki yünlerim el işlerim artık o gün içinden ne geldiyse; münzevi bir hayat o anlar için tercihimdir. Yağmuru severim elbette berekettir; sonrasındaki mis gibi toprak kokusunu, tertemiz havasını içime çektikçe mest olurum onun da aydınlığını severim. Sosyal ve ekonomik hayatta da bu böyle değil midir? Belirsizlikler, şeffaflıktan uzak ortamlar atak davranmanın, aktif olmanın engelidir. Girişimciliğin ilerleme isteğinin önünde büyük bir set olarak durur. Böyle zamanlarda mevcudu korumak ilk tercih olur. Boşuna değildir “Kurt bulanık havayı sever” sözü. Fırsatçı değilseniz netlik istersiniz, şeffaf ve adil bir atmosferde üretmek gelişime katkı sunmak ve tabii ki emeğinin karşılığını da alıp geçiminizi sağlamaktır önceliğiniz. Nasıl ki evimizin çatısı altında güvendeysek aynı güveni hissetmek vatandaş olarak da en temel hakkımız değil midir? Çocuklarımızın aldıkları eğitimlerin hakkını vererek çalışıp üretip güvenli ve refah içinde bir hayat arzuları muhteris hevesler değil haklarıdır. Bu imkânları gurbette değil öz yurtlarında bulmaları ise seçimle iktidara gelenlerin en temel görevlerinden biridir. Demiştim size sevmem gri havaları aklıma düşer hep bir aydınlık özlemi.