Bir düşünelim birinin solcu olması için nasıl yaşaması, neler yapması neler yapmaması gerekiyor. Bir milliyetçinin nasıl yaşaması, neler yapması, neleri asla yapmaması gerekiyor. Bir muhafazakarın nasıl yaşaması, neler yapması neleri asla yapmaması gerekiyor. Bir sosyal demokratın nasıl yaşaması, neler yapması neleri asla yapmaması gerekir diye sormak ve birazda bu kavramları ağızlarına sakız yapanların arkalarında bıraktıkları ize bakmak gerekiyor.
Yani solcuyum deyince solcu, sağcıyım deyince sağcı, liberalim deyince liberal, milliyetçi deyince milliyetçi, muhafazakâr denince muhafazakâr, dindarım deyince dindar olunmuyor. Çünkü bunları olabilmek için bu kavramlara göre yaşıyor olmanız gerekiyor.
Belki şöyle söylemek çok daha yerli yerinde olabilir.
Ben AK Partiliyim. Ben MHP’liyim. Ben CHP’liyim. Ben İyi Partiliyim. Ben HDP’liyim. Ben DP’liyim. Ben Liberal Partiliyim. Ben Saadet Partiliyim. Ben İşçi Partiliyim. Ben Gelecek Partiliyim. Ben Deva Partiliyim. O zaman bir sorun kalmıyor zaten. Sorun yaşamadığı ve olmadığı bir şey olduğunu sanmakta. Bunu da zaten aklımızla değil, genel olarak şekilcilikle yapıyoruz. Solcular pala bıyıklıdır! Milliyetçiler sarkık bıyıklıdır, Muhafazakârlar badem bıyıklıdır. Daha solcular saçlı sakallıdır. Dinciler saç sakal alabildiğine serbesttir.
Kendilerini en çok kavramlarla tarif etmeye çalışanlar genel olarak o kavramlarla hiçbir bağı olmayan kişilerdir. Sadece kendisini ifade edebilecekleri başka hiçbir vasıfları olmadığı için tuttuğu bir takımı tarif eder gibi büyüklerinden miras bırakılan, kulaktan dolma bilgilerle fikir sahibi olmuş kişileriz. Yani ha Fenerbahçeli, ha Trabzonsporlu, ha Beşiktaşlı, ha Galatasaraylı olmak gibi bir şey. CHP’li, AK Partili, MHP’li vb. Yani çoğu balon ifadeler.
İnsanlar sorumluluğunu teslim edeceği insanları seçmeden önce kendisini bir sorgulamalı. Ben aslında kimim, neyi, nasıl yaşamayı hayalediyorum? Tüm bunlardan emin olduktan sonra kendi görüşünü karşılayabilecek en doğru siyasi partiyi tercih edebilir. Zaman içinde her insanın fikirleri, beklentileri değişip gelişebilir. Bu süreç bir farkındalıkla yaşanırsa belki parti tercihini de beraberinde değiştirebilir. Ama bizde öyle mi? Hayır. Büyükleriniz hangi takımı tutuyorsa muhtemelen biz de aynı takımın taraftarı oluyoruz. Ailelerimizin sorgusuz sualsiz büyüklerinden devraldıkları siyasi görüşlerini bizlere aktarışı da neredeyse aynı. Çoğumuz ne tuttuğumuz takımı neden tuttuğumuzu, neden oy verdiğimizi partiye neden oy veriyor olduğumuzu merak bile etmemişizdir. Babadan oğula miras tercihlerimiz var. Aslında bir tercih bile değil. Ne yazık ki.
Aslında bu durum siyasilerin işine bile geliyor, biraz da böyle olsun isteniyor zaten. İstedikleri her neyse ona göre propaganda, ona göre eğitim, ona göre tavsiye, ona göre telkin de bulunuluyor. Sakın sürüden ayrılma isteniyor. Çünkü kurt kapar!..
Hayat dediğimiz şey devamlı dönüşen, değişen bir şey. Bizler sadece bu kaçınılmaz değişimi geciktiriyoruz. Çocuklarımız bunu ret ediyorlar çünkü onların bilgi kaynağı büyükleri değil, dijital dünya. Eninde sonunda değişim kaçınılmaz. Direnmek nafile. Sadece anlamaya çalışmak lazım.
Altını dolduramayacağımız, bu halimizle asla olamayacağımız, olmak zorunda olmadığımız ideolojik tanımlara sıkışmak yerine sadece iyi birer insan olmak yeterli olmalı bence. Gerisi teferruat.
Sevgi ve Saygılarımla.