Geçen hafta olup bitenleri bir filmi geri sarıp tekrar izler gibi biraz düşünme imkânım oldu. Düşününce insan ülkesi ve insanları için kaygılanmadan edemiyor.
Her zaman kuklaları oynatanlar hep aynı güçler. Amerika, Rusya, İsrail, Avrupa Ülkeleri. Bunlar Osmanlının son dönemlerinde de Osmanlı’dan kalan son vatanımızın paylaşımında da doğrudan ya da dolaylı olarak her zaman varlardı. Ve bugün hala bu coğrafyada planları tıkır tıkır işliyor. Hem de o gün olmadıysa bugün olacak dercesine. Büyük Ortadoğu Projesi diye bir projeyi çeşitli vesilelerle neredeyse hepimiz duyduk.
Sırasıyla hatırlayalım isterseniz. Tüm Arap ve Müslüman coğrafyası nasıl sömürülüyor, nasıl kardeş kardeşe kırdırılıyor, nasıl kuklalaştırılıyor.
Irak enerji kaynakları ve tarihi zenginlikleri için uydurma sebeplerle istila edildi, yağmalandı. Ülkenin kamu düzeni bozuldu. Yöneticileri yakalanıp cezalandırıldı. Kendi içerisinde paramparça ve istikrarsız bir duruma getirildi. Sonrada dünyanın her tarafından toplanmış azılı suçlular IŞID adıyla bu coğrafyaya salındı. Tarihin bile yazarken zorlanacağı katliamlar, zulümler, cinayetler işlendi. Yezidiler, Türkmenler, Kürtler, Iraklılar, Araplar herkes buradan ağır ve onarılması imkânsız boyutlarda hasar gördü.
Suriye’de uzun zamandır çok boyutlu bir iç savaşlar yaşanıyor. Tüm aktörler paravan güçleriyle sahada. Buna da vekalet savaşları dediler. Neredeyse 10 yıldır süren bu iç savaşın sonunda ülkesine ihanet eden ne kadar işbirlikçi, hain varsa bir yolunu bulup ülkemize girdiler. Bir yerlere dağıldılar. Çoğunun kaydı bile yok. Dilediğinde girip çıkabiliyorlar.
Suriye’de en kötü suçları işlemiş tüm örgütlerin lider ve militanları,
Irak’ta en kötü suçları işlemiş tüm örgütlerin lider ve militanları,
Afganistan da ABD ile birlikte iş tutan en kötü suçları işlemiş militanlar,
Hizbullah lider ve militanları,
IŞID’in en kötü suçları işlemiş liderleri ve militanları,
El Kaide’nin en kötü suçları işlemiş lider ve militanları,
Dünyanın en tehlikeli suç örgütleri ve mafyalarının liderleri ve adamları,
Afrika’nın neredeyse tüm ülkelerinden savaşçılar, işbirlikçiler,
Daha önceleri tek tük gördüğümüz, son on yılda inanılmaz sayılara ulaşan yabancı öğrenciler…
Bölgelerinde yıllardır devam eden kaos ve istikrarsız nedeniyle bu bölgelerde yaşayan yerel halk yerini yurdunu terk ederek dünyanın dört bir yanına savruldu. Birçoğu yollarda ya da çevre denizlerde hayatlarını kaybetti. Tüm bunlara alet olanlar, istilacılarla iş tutup ülkelerine ihanet eden ne kadar hain varsa bir biçimde hepsi kapağı ülkemize attılar. Doğru dürüst kayıtları ya da adresleri bile yok. Dilediğinde ülkemize kolaylıkla girip çıkabiliyorlar. Bunlar geçmişte ciddi suçlara bulaştıkları için çok kullanışlı insanlar. Ve ne yazık ki bu insanlar aramızdalar. Bunların ülkemizde olmasını hangi güçler organize etti!.. Kimler buna göz yumdu bilmiyoruz. Sadece tahminlerimiz var ve bu tahminler hepimizi kaygılandırıyor.
Yukarıda isimlerini saydığım ve ülkemiz üzerindeki emellerinden hiç vazgeçmeyen güçler düne kadar farklı yerlerde kullandığı bu suç tayfasını durup dururken neden askeri yığınak yapar gibi ülkemize yığıyor bilmek gerek. Neredeyse nüfusumuzun %10’unu aşan bir yabancı nüfusumuz oldu. Bu toplumumuzun demografik(Nüfus) yapısını değiştiren dönüştüren bir durum. Belli ki her şey planlı programlı yürüyor, yürütülüyor. İnsan komşu ülkelerdeki parçalama işi tamamlandı da şimdi sırada Türkiye mi diye düşünmeden edemiyor.
Şu günlerde yanı başımızda ABD’nin Yunanistan’da çok sayıda, bizi kuşatan yeni üsler inşa ediyor. Birilerine komplo teorisi gibi gelse bile bir Yunanistan Türkiye savaşında içerden ve dışarıdan saldırıya uğramayacağımızı kim garanti edebilir. Adamlar “Truva atı” gibi göç kisvesi altında tüm kullanışlı güçlerini ülkemize soktular. Ülkemiz mayın tarlası gibi. Bir talimat ya da kıvılcımla ülkemizin nelere maruz kalabileceğini bir an düşünün.
Birde tabi Hatay’daki hızla değişen nüfus yoğunluğu var. Mültecilerin nüfusu 10 yıla kadar oradaki Türk nüfusunu geçecektir. Yarın dış güçler orada bir referandum talebini körükleseler belki bu oyunla, bu tezgahla toprağımızı koparacaklar!..
Elimizdeki en önemli gücümüz birlik ve beraberliğimiz. Bunu da kaybedersek gelecek için hiçbir şansımız kalmaz. Her şeyimiz birbirinden farklı da olsa bu ülkede kader birliği yapmış insanlarız. O kadar özel bir coğrafyadayız ki tarihin bütün zamanlarında bu bölge üzerinde hep hesaplar vardı. Ve bu hesaplar hala aynı canlılığı ile devam ediyor. Bu bilinçle her zaman uyanık olmamız, yan yana durmamız gerekiyor. Tıpkı imkansızlıklarla yedi düvele karşı verilmiş kurtuluş mücadelemizde olduğu gibi.
Korkalım diye değil uyanık olalım diye böyle bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim.
Sevgi ve Saygılarımla.