Son zamanlarda duydukça beni en çok rahatsız eden konu “Uyuşturucu”.
Geçen hafta internette uyuşturucu kullanan bir gencin anlattıkları resmen kanımı dondurdu. Diyordu ki;
“Bir uyuşturucu bağımlısı uyuşturucu almak için her yolu dener. Uyuşturucu almak için gereken paranın annesinin kalbinde olduğunu bilse, hayatta en çok sevdiği insan annesi bile olsa bir yolunu bulup o kalbin içine elini sokar ve parayı oradan çıkarır. Bir bağımlının neler yapabileceğini hayal bile edemezsiniz diyordu.”
Korkmalı mıyız? Evet. Kaygılanmalı mıyız? Evet.
Neredeyse her gün tonlarca uyuşturucunun yakalama haberi duyuyor, dinliyoruz, okuyoruz.
Peki kimler bu uyuşturucuyu getiriyor? Bu kadar operasyona rağmen neden azalmak yerine artıyor. Neden bu uyuşturucuların sahipleri ortada yok?
Bir düşünün. Etrafınızda onlarca uyuşturucu bağımlısı var. Uyuşturucu kullanım yaşı 10’a kadar düşmüş. Belki bugün bu zehir tacirlerinin ağına bir yakınınız, komşunuz, iş arkadaşınız, çocuğunuz, çocuğunuzun okuldan arkadaşı düşmüş olabilir. Bu çok masraflı bir bağımlılık. Bir bağımlı uyuşturucu bulamadığında yazımın girişindeki örnekte anlattım. Varsayalım siz ya da eşiniz işten, çocuğunuz okulundan eve dönerken yol üzerinde, durakta bir bağımlıya rastlama ihtimaliniz var mı? Fazlasıyla var. Korkmalı mısınız? Elbette.
Bu iş sadece siyasetçilerin atışmalarında geçen bir polemik yada tartışma konusu olamaz. Toplumumuzun sağlığını, güvenliğini, huzurunu tehdit etmeye başlayan çok ciddi bir sorun.
Ülkemize dünyanın her yerinden mülteci, sığınmacı akını var. Özellikle Afganistan’dan Türkiye’ye gelen mülteciler yanlarında para değil, paraya çevirebilecekleri uyuşturucu ile geliyorlar.O kadar kolay geliyorlar, o kadar kolay getiriyorlar ki artık sıradan bir şeyden bahseder gibi konuşuyoruz. Oysa durum çok ciddi.
Bu işten nemalanan yasa dışı örgütler var. Bu işin içerisinde birbirini kollayan, koruyan neredeyse herkes bir parça var. İnsanlarımızın hayatları karşılığı kurulmuş tam bir saadet zinciri. Bir toplumu ancak madde bağımlısı yaparak böyle çürütebilirsiniz. Geleceğini elinden alabilirsiniz. Ancak böyle çökebilir ve ele geçirebilirsiniz. Bildiğimiz tüm kötülüklerin anası enflasyondur. Yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik, umutsuzluk, umutsuzluk, çaresizlik, ailelerin dağılışı. Ne yazık ki güzel ülkemiz şu an tam olarak böylesi bir ortamdan geçiyor.
Ülkemizde 10 milyonu aşkın yabancı yaşıyor. Bunlar işletmeler için ucuz iş gücü demek. Asgari ücretin yarısına, sigortasız çalışıyorlar. Vergi, SSK dertleri yok. Ayrıca bu kazandıkları paranın üzerine yardımda alıyorlar, sosyal güvenceleri de var. Ülkemizde zaten ciddi bir işsizlik vardı ve insanlar iş bulamıyordu. Artık hiç bulamıyorlar. Ellerinde kala kala sadece çaresizlikleri kaldı. Bu durumda ne olması isteniyorsa ne yazık ki o oluyor.
Umut her zaman vardır. Ve umut her zaman insanın kendisindedir. Düştüğümüz yerden yine birbirimize tutunarak kalkacağız. Bu millet tarih boyunca bunu defalarca yaşadı. Belli ki bir kez daha yaşatılıyoruz. Şimdilik sadece uyanık ve dikkatli olmamız gerekiyor. Hem de sadece kendimiz için değil birlikte yaşadığımız herkes için…
Sevgi ve Saygılarımla.