MENÜ
İzmir 10°
Menemen'in Sesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
FAKİR!..
Erhan Özalp
YAZARLAR
19 Kasım 2020 Perşembe

FAKİR!..

Bizim çocukluğumuzda masallar vardı. Bir de masal uyarlamalı filmler tabi. Masallarda krallar, padişahlar olurdu. Onlar görkemli şatolarda, saraylarda yaşarlardı. Pamuk Prenses, külkedisi, Rapunzel, Keloğlan, Karaoğlan, Kara Murat falan… izlerken eğlenirdik. Çünkü izlediğimiz her şeyin sadece bir masal olduğunu, gerçek hayatta böyle şeyler olamayacağını düşünürdük. Alt tarafı masal ya da filmdi. Az sonrada bitecekti zaten. Bu filmlerdeki kralların, padişahların büyük aileleri olurdu. Tüm aile acayip zengindi. Yakınları, eşleri, dostları ya da onlarla kimin işi varsa hepsi başka bir dünyada yaşarlardı. Dışarıda halkın tam olarak ne yaşadığını bilmezlerdi, zaten bu durumlar onları çok ta ilgilendirmezdi. Oysa Halk, perişan, yoksul, hasta, işsiz, güçsüz, çaresiz, savunmasız, zayıf, sadece karnını doyurmanın derdindedir. Masallarda bile paran var mı yok mu demeden her şeyden vergi alınır, ödeyemeyenlerin ise canları okunurdu. Vergisini ödeyemeyen bu yoksul halk ara ara da sarayın askerleri tarafından sıkı dayaktan geçirilirlerdi. Ama tüm bu filmlerin sonunda her zaman bir kurtarıcı, bir kahraman çıkar, bu zulme, sömürüye son verirdi. Kötüler kaybeder sonunda da mutlaka iyiler kazanırdı. Kötülük ve zulüm saltanatı yıkılırdı.

Aslında hepimiz kendi iç dünyamızda o umutların tükendiği anda ortaya çıkan umudu tarif eden kahramanlardık. Ya da olmayı hep isterdik. Onunla özdeşleşir, kişiliğimize o yönde özen gösterirdik. Hırsızlıkla, yolsuzlukla ismimizin yan yana anılması ihtimali bile, bizi yerin dibine sokardı. Zulüm gören yaşlı, genç, kadın, çocuk ayırmadan korumak en önemli sorumluluğumuz olurdu. Asla sokaktaki canlılara eziyet etmezdik, edilmesine de… Çünkü kahraman olmak onu gerektirirdi.

Yukarıda canlandırmaya çalıştığım ortak hikâyemizdeki duyguları hiç kuşkusuz hayatımızın bir döneminde hepimiz yaşadık ve hissettik. Benzer duygularla güzel hayaller kurduk. Kendimizi iyi insanlar olmaya adadık. Çünkü Dünya’nın iyi bir yer olması için iyi insanların çoğalması gerekiyordu.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk; silah arkadaşlarıyla birlikte bir asır önce ülkemizi böyle bir karanlıktan ağır bedeller ödeyerek, vatanımızı düşman işgalden kurtardı. Kendisinden sonraki nesillere yani bizlere, içinde özgürce yaşayabileceğimiz harika bir ülke bıraktı. Bir daha halkın başına padişahlar, krallar, tiranlar gelmesin. Vatanımızın gerçek ve değerli sahipleri olalım diye saltanatı kaldırarak yerine Cumhuriyeti kurdu. Vatandaşlarına da yöneticini kendin seç. Kendi efendin kendin ol. Eşinle, çocuğunla bu topraklarda eşit haklara sahip değerli insanlar olarak yaşa, oku, öğren, dene, başar, yüksel ve insanlığa ışık ol öğüdünde bulundu. O günlerin üzerinden neredeyse yüzyıl geçti. Atamız artık yok. Bu çağın Atatürk’lerini yetiştiremedik. Okumadık, okutulmadık. Öğrenmedik, öğretilmedik. Ülkemiz için iyi bir şeyler yapsınlar diye oy verdiklerimiz sırtımızda kendi saltanatlarını kurdular. Hep bağırdılar, çok bağırdılar, hep korkuttular. Bizlere ait olan ne varsa bir bir aldılar. Şimdilerde bakıldığında çok güçlü görünüyorlar. Çünkü herkes korkuyor. Daha ne kadar korkulabilir bilmiyorum. Yaşadıklarımız bir yönüyle masala benziyor ama kahramanları yok. Sanırım vatandaşların kendi kahramanı olma vakti gelmiş. Bunu da seçimlerde oylarıyla yapacak gibiler. Artık masal kahramanları değil vatandaş kendisi o korku duvarını yıkacak. Üzerine çöken karabulutları kendisi dağıtacak. Umutla başını gökyüzüne kaldıracak güneşi ve masmavi gökyüzünü görecektir.

Bizleri yönetenler her gün düzenli olarak, hiç aksatmadan, hiç yorulmadan tüm kanallardan bağırıyorlar. Hem de herkese. Gence, yaşlıya, kadına, kıza, çocuğa, umuda, inanca, eğitime, hukuka, işçiye, köylüye, madenciye, emekliye, dış güçlere, dolara, Euro’ya, Merkel’e, Trump’a, Amerika’ya, Avrupa’ya bağırıyorlar. Neden bu kadar bağırıyorsunuz? Sağlığınıza zarar, sağlığımıza zarar. Off ki of yani. Nefes alamıyor insan. Oysa çok basit bir şey söylüyoruz. Biraz sakin olun lütfen. Biraz nefes alın. O nefes aranızda belki bir cümleyle biz de derdimizi size bildirebiliriz.

Bakın o nefes aralığınızda şunları söylemeye çalışıyoruz;

Biz bu ülkenin; zamlarından, vergilerinden, geçim sıkıntılarından, faturalarından, bankalarından nefes alamayan vatandaşlarıyız. Evimize kaç para girdiğinin hesabındayız. Yoksul, işsiz, güçsüz, umutsuz vatandaşlar artık Korona’ya yakalanmaktan da korkmuyor, ekmeği neredeyse onun peşinden gidiyorlar. Tüm bunlardan fazlasını sokağa çıkarsanız kendi gözlerinizle zaten göreceksiniz.

Bize yıllardır her şey yolunda dediniz. Ekonomi uçacak, uçuyor dediniz. TUİK’in tüm verileri büyüdüğümüzü, milli gelirin epeyce artığını, işsizliğin azaldığını, enflasyonun düştüğünü söylüyordunuz. Sanırım yine başladığımız yere döndük!..

Sayın Cumhurbaşkanımız bazı konuşmalarında kendisini göstererek “BU FAKİR” diye bir tabir kullanıyor. Allah aşkına siz fakirseniz biz neyiz merak ediyoruz...
Siz de bir süre bizim gibi zengin olun!.. Bence bunu bir denemelisiniz… Masallarda böyle şeyler denenirdi. Bizim yaşadıklarımız sizin için de ilginç olabilir!..

Saygılarımla…

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Menemen'in Sesi