Siyaset, zor ve nankör bir alan. İnsanları kolayca bir hataya sürükleyebiliyor. Bu hataya düşmemiş çok az siyasetçi var. Karakteriniz, kapasiteniz, hayalleriniz, güvenerek sahaya çıkabileceğiniz bir takımınız yoksa sonu hüsran olabiliyor. Ama takımınız gerçekse ve sağlamsa korkmayın devam edin. Çünkü o zaman hata yapma zaafa uğrama olasılığınız az olacaktır. Sorumluluğuna soyunduğunuz kent ve o kentin insanları kazanacaktır. Bu da sizi siyasette çok daha büyük hedeflere makamlara taşıyabilir. Yeter ki makam sarhoşluğu yaşanmasın, kibir ve ego patlaması olmasın.
Ne diyelim umarım hakkında hayırlısı olur.
Bir başka mesele de bir mafya başı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yazdığı mektuplar!.. Bu konuda kayıtsız kalanlara, Ne var bunda? İfade özgürlüğü diyenlerden basit bir şey istiyorum. Bakalım o zamanda bu kadar makul olabilecek misiniz?
Şöyle yapalım o mektuptaki ‘Kemal Kılıçdaroğlu’ yazan yerlere kendi adınızı yazın bir okuyun! Sonra oraya ‘Devlet Bahçeli’ yazın bir daha okuyun. Sonra ‘Recep Tayyip Erdoğan’ yazın tekrar okuyun. Hala hiçbir şey hissetmediyseniz eşinizi çocuğunuzun adını yazıp tekrar tekrar okuyun.
Burada hakarete uğrayan kişi ‘İNSAN’. Biraz edep. Bu insanın anası, babası, eşi, çocukları akrabaları var. Onların tüm bu rezillik karşısında ne hissettiklerini hiç mi düşünemiyorsunuz? Evet sanırım artık düşünemiyorsunuz!...
Peki Devlet Bahçeli’ye ne demeli? Bu adam daha düne kadar benzer mektupları size atfen yazmadı mı? Sayın Cumhurbaşkanı’na ağza alınmayacak hakaretlerde bulunmadı mı?
Ama herkes farkında. Bu mektubun adresi CHP ya da Kılıçdaroğlu değil. Doğrudan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dı. Sebebi de çok açıktı. Kızım sana söylüyorum. Gelinim sen anlaydı. Çünkü ABD seçimlerini Biden kazandığında her şey 180 derece değişti. AB ve ABD yeniden iş birliği mesajları verdi. Demokrasi, hukuk, özgürlükler yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Ülkenin ekonomik durumu, dış politikası, iç politikası, üstüne bir de pandemi geldi yük taşınamayacak biçimde ağırlaştı.
Artık Eyyy diye başlayan nutuklarla bu işin yürütülemeyeceği ayan beyan ortaya çıktı. Yapılacak tek şey vardı suyuna gitmek. Cumhurbaşkanımız, adalet bakanı ve en son da Sayın Arınç bu düşünceyi dillendirdi. Kıyamet koptu. MHP tepeden tırnağa öfke kustu. AKP’nin daha doğrusu Cumhurbaşkanımızın yeni arayışların peşinde olduğunu gördüler ve önce Çakıcıya sonra da Sayın Arınç’a verilen tepkinin şiddetiyle tavırlarını ortaya koydular. Cumhurbaşkanımız her zaman olduğu gibi birkaç gün susarak bütün olasılıkları değerlendirerek Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak gibi Bülent Arınç’ın da istifasını kabul etti.
Görünen o ki Cumhurbaşkanımız, AKP ve ortaklar arasında riski yüksek, gerilimi yüksek bir satranç oynanıyor. Cumhurbaşkanımız, MHP ve Devlet Bahçeli’nin bu hamlesinin altında kalmaz. Bülent Arınç’ın istifasını kabul ederek zaman kazandı. Bu artık zoraki bir birliktelik. İki tarafta bunun farkında.
Ülkenin direksiyonundakiler tartıştığında meydan kime kalır. Mafyalara, çetelere, cemaatlere, tarikatlara!.. Saçma sapan bir afla da tüm suçluları sokaklara saldılar, şimdi ayıklayın pirincin taşını…
Allah sonumuzu hayra çıkarsın.
İnsanın ülke gündemine yetişmesi imkânsız. Öylesine baş döndürücü bir hızla değişiyor ki hızına yetişene aşk olsun. Ama siz önce sağlığınıza, sonrada aklınıza mukayyet olun. Tüm bu yaşananlar geçer gider. Hepimize artık ne kadar kaldıysa sağlık ve akıl lazım.
Saygılarımla