Zaman zaman mesleğinin duayeni esnaflarımız ile röportajlar yapar, onlardan mesleklerinin tarihçelerini dinler, söylediklerini kayıt altına alırım. Bu röportajlardan birini tam 13 sene önce 17 Ekim 2008 tarihinde Berber Bahtiyar İnan ağabeyim ile yapmıştım. Siyasetten dernekçiliğe, sanatkarlıktan ticarete kadar birçok alanda faaliyette bulunan Bahtiyar Abim, o gün Menemen tarihine katkı sağlayacak çok çok önemli bilgiler vermişti. Onun anlattıklarının sadece bir kısmını, berberlik mesleği ile ilgili olanları yazacağım bugün. Ana başlıklarla anlatacağım berberlik mesleğinin tarihçesinde meğer neler varmış neler. İşte Bahtiyar Ağabeyin anlattıkları:
BERBERLİK
1950 yılında Menemen’de 15’e yakın berber vardır. Ancak o zaman en çok iş yapanların başında göçmen Hüsnü Berberoğlu, Fikri Durak, Hüseyin Kokucu (Parmaksız Hüseyin), Tevfik Yazıcı ve Berber Reşat gelirdi. Köylerde ise berber yoktu. Ancak, belli zamanlarda at sırtında köylere de gidilir, bütün gün saç kesimi yapılırdı. Özellikle okulların açılacağı dönemlerde işler yoğunlaşırdı.
Jiletin henüz berber dükkanlarına girmediği dönemlerde berber esnafı traşlarını ustura ile yapardı. Yeni ustura alındığında İzmir’de “Çarkçı” denilen esnafa gönderilir, orada ağız açılarak keskin hale getirilirdi. Daha sonra köreldiği zamanlarda da biley taşına veya deriden kayışa 15-20 kez sürtmek şartıyla bilenirdi. Deri kayışın arka yüzü macunluydu. Arada sırada usturayı macuna da sürtmek şarttı. Yani usturanın işleyişi için önce çarkçı, ardından yağ taşı, ardından macun, ardından kayış denenirdi.
BAYAN KUAFÖR
1950’li yıllarda Menemen’in tek bayan kuaför esnafı “Ondüleci Ayşe” olarak bilinen Ayşe TAŞYONAR idi. Eski Devlet Hastahanesinin karşı sırasında bulunan evinin bir odasında mesleğini icra ederdi. Kuaförlük tanımı henüz tam yerleşmemiş olduğundan kapısının önünde “Ondüleci Ayşe” levhası vardı. Daha sonraları Ayşe Taşyonar’in yanında mesleği öğrenen Sevim Pektaş 1960’lı yıllarda bayanlara kuaförlük hizmeti verdi.
Menemen’in halen en eski kuaförü ise Sevim Pektaş’tan sonra mesleğe başlayan Nermin Balatalı’dır. 1980’li yıllardan sonra bu meslek dalını yapanların sayısı nüfusun da artması ile çığ gibi büyümüştür.
SÜNNET TRAŞI, DAMAT TRAŞI, ÇOCUKLARIN İLK TRAŞI
“Bu tür traşların diğer traşlardan tek farkı bahşişinin daha yüksek olmasıdır” diyor berber Bahtiyar İNAN ve bir hatırasını anlatıyor :
“Biz berberler çocuk traşını pek sevmeyiz. Neden? Çocuk uslu durmaz, ağlar, bağırır, çağırır. Ama yine de meslek icabı yaparız. Bir gün yabancı olduğu belli yaşlı bir amca küçük bir çocuk getirdi bana. Ben de çocuğu yüksek koltuğa oturttum başladım traşa. Çocuk huysuz ne yapsam olmuyor. Dedesi de ayakta sürekli bana bakıyor. Tedirgin oldum. 15-20 dakika sonra traş bitince adam yere dökülen saçlara bakarak “Saçları ne zaman toplayacaksın?” diye sordu. Şaşırdım. “Ne saçı amca” dedim. Adam sinirli sinirli “Çocuğun saçını toplasana” dedi. Şaşırdım. Ama adamın dediğini yaparak hem örtüde biriken hem yere dökülen saçlarını topladım. “Herhalde hatıra olarak saklayacak” diye düşündüm. Saçlar gazete kağıdı üzerinde dururken yandaki bakkaldan bir tane küçük kavanoz almamı istedi. Gittim bakkal Saim’den aldım. Torununun saçlarını kavanoza koyduktan sonra bana dönerek, “Evladım. Bizde adet çocuğun ilk traşından sonra saçlar bir yana konur, yüklü bahşiş öbür yana” dedi. İçimden “Allaaaah” diye bağırdım. O günün saç traşı 50 kuruş ise adam bana 5 lira para verdi. Ağzım açık kaldı. Adamı ve çocuğu kapıya geçirerek, ‘Allah sünnetliklerini, damatlıkların göstersin’ diye binbir iltifat ettim.”
JİLETLE TANIŞMA
“Mehmet Kiler adındaki Menemenli bir berber, 1960’lı yılların sonlarında Almanya’ya çalışmaya gider. Oradaki berberlerde usturanın yerine jilet’in kullanıldığını görür. Memleketine dönüşte beraberinde traş takımı ve jilet de getirir, Menemen’deki berberlere tanıtır.
1972 yılından itibaren berberler, yavaş yavaş da olsa jilet kullanmaya başlar. İlk jilet markası ise BEJAK’tır. Berberlerin zor adapte olduğu jilet kullanımını ise Menemenliler başta hiç benimsemez. Birçok kişi “Ustura mı, Jilet mi?” polemiğine düşer. Hatta jiletle traş yapan berber esnafının müşterilerinde belli bir zaman düşüş yaşanır. 1980’den sonra ise tüm berberler jilet kullanımına geçerek, usturalarını hatıra olarak bir kenara koyarlar.”
DİŞ ÇEKME
“1950’li yıllarda Menemen’de berberlik yapan Tevfik YAZICI ve kahvecilik yapan Emrullah KURTOĞLU’nun haricinde diş çeken başka Menemenli yoktu. Diş çekmek için berber Tevfik ve Kahveci Emrullah kendi dükkanlarını kullanırlardı. Bir de İzmir’den haftanın bir günü gelip, Tosun Han’da diş çeken Dişçi Sefer Bey vardı. Berberde ve Kahvede dişini çektirmeyen Sefer Bey’e giderdi. Sefer bey özellikle Perşembe günlerini seçerdi. Çünkü o gün Menemen’in pazarı kurulurdu ve köylüler de bugün olduğu gibi Menemen’e inerdi.”
SÜNNET
“1940 ve 1960’lı yıllar arasında Menemen’de tesbit edebildiğimiz kadarıyla sünnetçilik yapan tek kişi İzmir’den motosikletiyle gelen Sünnetçi Abdullah idi. Sünnetçi Abdullah haftanın bir günü gelir Menemenli Berber Nazmi Usta’nın dükkanında sünnet yapardı. Menemen’den kim çocuğunu sünnet ettirecekse berber Nazmi Usta’ya adını, adresini yazdırırdı. Nazmi Usta da gelenlere tarih ve saat verirdi. Yani bir nevi Sünnetçi Abdullah’ın Menemen şubesiydi. 1960’lı yılların başından itibaren “Seyrekköylü Sünnetçi” olarak Hüseyin Ege’nin sünnetçiliğe başladığını görüyoruz. 1970’li yılların başına kadar at üstünde köylere de sünnete giden Hüseyin Ege, daha sonra mesleğini oğlu İbrahim Ege’ye devretti. Sünnetçilik Menemen’de 1990’lı yılların başından itibaren modernleşen sağlık hizmetleri sonucunda doktorlar ve sağlık memurları tarafından icra edilmeye başlandı.”
Değerli okuyucularımın bilgisine
Yeni kitap çalışmam dolayısıyla çok yoğun bir çalışma dönemine giriyorum. Bu nedenle sizlerden bir müddet ayrı kalacağım. Kısmet olursa yaz sonunda tekrar buluşacağız. Herşey gönlünüzce olsun.