Onu ilk nasıl hatırlıyorum diye düşündüğümde bembeyaz daha önce hiç kimsede görmediğim bir kıyafet ve belinde kuşağı. Delikanlı çağında ince dalan. Bir de eczanede tezgâh arkasında ilaçları dizerken ya da bir müşteriyle ilgilenirken. Kareteci kıyafetleri ve eczane önlüğü ile hep beyazlarda. Bir de kitapları kalmış aklımda geceler boyu okuduğu. Ben küçük bir çocuğum o yıllarda bilmem sağcıyı, solcuyu; sadece ülkücü olmuş diyorlar, bizimkiler karaoğlancıymış. Karakuşak abim ve karaoğlancı babam! Yıllar sonra abi ne okuyorsun da bu kafadasınız diye sorduğumda verdiği kitapları kucak kucak; poşet poşet taşımış bir solukta okumuştum. Alpler ve Erenlerin hikayesi. Biz Adem derdik; sokakta Niyazi. Sakin sakin, tane tane konuşur. En hararetli tartışmalarda bile saygısını korur. Mesela ben onu hiç agresif ve birilerine despotluk yaparken görmedim. Gönlü de dili de güzel, bakışları hep sıcaktı. Sakin bir huzur vardı hayatında. Bir o kadar da derinlerden gelen güç kudret. İnsanda saygı uyandıran bir aura. Bilirdim ki yüreği de, bileği de güçlü. Patlasa yakar cihanı. O eteklerinde köyler barındıran dağlar gibi dimdik vakur. Hiç bir çıkarsız, küçük, büyük hesapsız. Ölmeden önce evi terkeden köpeğini anlatırken gözleri dolu dolu yüreği her canlıya merhametli. Koca Adam. Gidişine alışamadım be abim. Ne kadar sevildiğini, dualarla uğurlandığını, her zaman saygı ve sevgiyle anıldığını bildiğim gibi biliyorum ki varlığın daha çok uzun yıllar gönüllerde yerini koruyacak. Bu sabah gözlerimde yaşlar, göğsümde kocaman bir kaya, bana öylece sevgiyle baktığını hissederek anmak istedim seni abim. Ruhun şad mekânın cennet olsun.