Yaş ilerlemesine bağlı olarak kemik kütlesinde azalma bazen de kırılganlaşma artış gösterir. Özellikle menopoz dönemine girmiş veya bu dönemi atlatmış kadınlarda daha sık görülen bu hastalık yani kemik erimesinde tıbbi tedavinin yanı sıra beslenmeye de dikkat edilmelidir.
Öncelikle biliyoruz ki beslenme ve besin tüketimi anne karnında başlar ve hayatın her döneminde seyir değiştirir. İskelet ve kemik gelişiminin ilk basamağı anne karnı olduğundan dolayı annenin de beslenmesine dikkat etmesi ve kalsiyumdan zengin beslenmesi gerekmektedir. Kemik yapımı bebeklik ve çocukluk döneminde aktif durumdadır fakat yaşın ilerlemesine bağlı olarak 25’li yaşlardan sonra yavaşlamaya ve kemik yıkımı artmaya başlamaktadır.
Osteoporoz riskini arttıran beslenme ile ilgili durumlara baktığımızda başta yetersiz kalsiyum ve d vitamini alımı gelmektedir. Bunlara ek olarak ise yüksek sodyum alımını, düşük florid alınmasını, çinko yetersizliğini, b vitamini, c vitamini ve k vitaminin yetersiz alımını, aşırı alkol ve kahve tüketimi de yine osteoporoza neden olmaktadır.
Yaşamımızın her döneminde sağlıklı ve güçlü kemiklere sahip olabilmek için kemik kütlemizi en yüksek seviyede tutabilmek için özellikle yeterli kalsiyum alımına önem vermemiz gerekir. Çocukluk döneminden çıka gelen bir alışkanlığımız vardır; ‘Güçlü kemikler için süt için’. Çünkü süt ve süt ürünleri en önemli kalsiyum kaynaklarıdır. Süt, yoğurt ve peynir en fazla kalsiyum içeren gıdalardır. Bir bardak süt günlük ihtiyacımızın 1/4’ünü sağlar.
D vitamini kalsiyumun bağırsaktan emilimine ve kemikler tarafından depolanmasına yardımcı olur. Yani sadece kalsiyumu vücuda almak değil kullanılmasını da sağlamak için bir şeyler yapmamız gerekir. Haftanın en az 3 günü 10- 15 dakika güneşlenmek veya yürüyüş yapmak d vitaminini alma bakımından yarar sağlayacaktır.
Osteoporozdan korunmak için dikkat etmemiz gereken bir önemli husus daha var. Proteinli gıdaların tüketimini yeterli düzeyde tutulmalıdır. Eğer yeterli kalsiyum almıyorsanız ama buna karşılık protein alımınızda fazla ise kemikleriniz zayıflamaya başlar.
Sodyumun yani tuzun da tüketimi osteoporoz açısından risklidir. Çünkü sodyum içeriği yüksek gıdalar ile idrarda kalsiyum atımını hızlandırır ve osteoporozun oluşmasına zemin hazırlar. Bu bağlamda yapılabilecek en önemli davranış tuz kullanımını azaltmak olacaktır. Bir de gözden kaçırdığımız ve sodyum alımımızı arttıran bir konu daha var. Besin etiketi okumak. Alışveriş yaparken besin etiketlerinde yazan sodyum miktarlarını gözden geçirerek almak daha makul olacaktır özellikle maden sularında.
Kafeinli içeceklerin beslenmenizde fazla yer kaplaması kanda kafein düzeyinin yükselmesine neden olarak kalsiyum atımını arttırıcı etki gösterir. Bu nedenle yemek sırasında veya hemen sonra değil mutlaka gün aralarında çay kahve içilmelidir. Günde 2 fincanı geçmemeye çalışın.
Daha sağlıklı bir hayat sürdürebilmek adına beslenmenin rolünü küçümsemek olmaz. Unutmayalım ki beslenme hastalıkları önlemede veya hastalık seyrinde en önemli tedavi yöntemlerinden biridir.